Şeker Hastalığı nedir?
Şeker hastalığı,Tıbtaki adıyla Diabet, sık görülen ve ciddî sonuçlara yol açan bir rahatsızlık biçimidir. Pankreasın ürettiği insülinin yetersizliği veya etkisizliğinden kaynaklanır. İnsülin olmayınca, besinlerle aldığımız şeker ve diğer besin unsurları, hücrelere giremez ve vücudun ihtiyacı karşılanamaz. Böylelikle, hücreler şekersizlik çekerken, kanda şeker normal değerlerin üstüne çıkar. Kanda şekerin çok artması, tüm doku ve organların çalışmasını engeller ve vücudun tüm hücrelerini tahrip eder.
Tip 2 diyabet kanda sürekli yüksek düzeyde şeker (glikoz) olduğunda meydana gelen bir hastalıktır. Dünyada tahmini 171 milyon insan diyabet hastasıdır ve tahminler, bu rakamın, 2030 yılı itibariyle 366 milyona ulaşacağını ileri sürmektedir.
Başlıca 2 Tür Şeker Hastalığı Vardır;
Tip 1 Diyabet
Daha çok çocuklarda ve genç erişkinlerde görülür. Tip 1 diyabet, pankreasta bulunan ve insülin üreten beta hücrelerinin otoimmün bir süreç (vücudun bağışıklık sisteminin kendi hücrelerini tanıyamaması) sonunda zedelenmesi ile meydana gelmektedir. Mutlak veya görece bir insülin yetersizliği olduğundan hastalar ömür boyu insülin hormonunu dışarıdan (enjeksiyon yoluyla) almak zorundadırlar. Bu nedenle Tip 1 diyabet İnsüline Bağımlı Diyabet (Insulin Dependent Diabetes Mellitus=IDDM) olarak da isimlendirilmektedir. Genel olarak toplumdaki diyabet vakalarının %10’unu Tip 1 Diyabet vakaları oluşturmaktadır. Çocukluk çağında Tip 1 diyabet sıklığı ülkeler (bölgeler) arasında farklılık göstermekte ve her yıl 15 yaş altındaki 100.000 çocuktan 1-42’sinde diyabet gelişmektedir. Tip 1 diyabet genel olarak kuzey ülkelerinde daha sık görülmektedir.
Tip 2 Diyabet
Sıklıkla erişkinlerde ve şişman (obes) kişilerde görülmektedir. Tip 2 diyabetli hastalarda insülin salgılanmasındaki yetersizlikten çok dokulardaki insülin reseptörlerindeki direnç (rezistans) sonucunda glükoz metabolizması bozulmaktadır. Tip 2 diyabetin kuvvetli bir genetik yatkınlık zemininde geliştiği bilinmekle birlikte, genetik mekanizmalar tam olarak aydınlatılamamıştır. Tip 2 diyabetliler hastalıklarının başlangıcında ve sıklıkla çok uzun bir süre insülin ihtiyacı olmaksızın yaşamlarını sürdürebilmektedirler. Bu nedenle Tip 2 diyabet İnsüline Bağımlı Olmayan Diyabet (Non-Insulin-Dependent Diabetes Mellitus= NIDDM) olarak da isimlendirilmektedir. Genel olarak erişkin nüfusta %4-8 oranında Tip 2 diyabet görülmektedir.
BEN ŞEKER HASTASI MIYIM?
Diabet Nasıl Teşhis Edilir?
Şeker hastalığının teşhisi için en az 8 saatlik bir açlık sonrası kan şekerine bakılır. Açlık kan şekeri 126 mg/dl ve üzerinde çıkarsa şeker hastalığı vardır, denir. Ancak teşhisin kesinleşmesi için birkaç gün sonra tekrar açlık kan şekerine bakılması gerekir. İkinci ölçümde de 126 mg/dl den fazla ise artık kesin olarak şeker hastalığı vardır, diyebiliriz. Açlık kan şekeri 100 ile 126 mg/dl arasında çıkarsa bu kişilerde şeker yükleme testi yapılır. 75 gram şekerli su 10-16 saatlik açlık sonrası sabah içirilir ve 2. saat kan şekerine bakılır. 2. saat kan şekeri 200 mg/dl ve üzerinde ise şeker hastalığı vardır, denir. Eğer ikinci saat kan şekeri 140-199 mg/dl arasında çıkarsa “gizli şeker hastalığı “ vardır. Çok su içen, çok idrara giden veya izah edilemeyen kilo kaybı olan bir kişide öğün durumuna yani açlık veya tokluk durumuna bakılmaksızın günün herhangi bir saatinde ölçülen kan şekeri 200 mg/dl ve üzerinde çıkarsa yine şeker hastalığı teşhisi konur. Açlık kan şekerinin 100 mg/dl den daha az olmasına normal diyoruz.
Diabet taraması kimlere yapılmalı?
Tarama, yani şeker hastalığı için tetkik yaptırma, şeker hastalığının erkenden yakalanması için çok önemlidir. Tarama yapılmayan kişilerde diyabet 10 yıl sonra teşhis edilebilir ki, bu sürede hastalık organlarımızda birçok hasar yapar.Tarama yapılması gereken kişiler şunlardır:
1-Yaşı 45’den fazla olan herkeste şeker taraması yapılmalıdır.
2-Yaşı 45’den küçük olan ancak kilolu, tansiyonu yüksek olan (büyük 14 küçük 9 dan fazla ise), gebelikte şekeri çıkan, kilolu çocuk doğuran (4 Kg ve fazla bebek doğuran), HDL kolesterolü < 35 mg/dl, Trigliserid seviyesi>250 mg/dl olan, ailesinde şeker hastalığı olan,hareketsiz bir yaşam şekli olanlarda, polikistik over hastalığı olan kadınlarda, önceki testlerde kan şekeri 100 mg/dl den yüksek olanlarda ve damar hastalığı olan kişilerde şeker taraması yapılmalıdır.
3-Açlık kan şekeri 100 ile 126 mg/dl arasında veya şeker yüklemesinde 2. Saat kan şekeri 140 ile 199 mg/dl arasında çıkan hastalarda yılda bir kez taramayı tekrarlamakta fayda vardır.
4-Taraması normal çıkan ve 45 yaş üzerindeki kişilerde 3 yıl sonra tekrar tarama yapılmalıdır.
Tarama Nasıl Yapılır?
Tarama için açlık kan şekeri ölçümü veya şeker yükleme testi yapılır. İdrarda şeker ölçümü ile tarama yapılmaz.Açlık kan şekeri 10 saatlik bir açlık sonrası yapılan ölçümdür. OGTT (oral glukoz tolerans testi), yani Şeker Yükleme Testi için test öncesi 3 gün yeteri kadar karbonhidrat almak (en az 150 gram/gün karbonhidrat) ve bu testi etkileyecek ilaç almamak ve test sırası sigara içmemek gerekir. OGTT, açlık kan şekeri 100 ile 126 mg/dl arasında olan kişilere yapılır. Açlık kan şekeri 126 ve üzerinde ise yapmaya gerek yoktur, çünkü açlık kan şekerinin 126 ve üzerinde olması şeker hastalığı var anlamına gelmektedir. OGTT 75 gram glukoz ile yapılır ve 2 saat süresince kan şekerine bakılır. Çocuklarda ise ağırlığın her Kg’na 1.75 gram glukoz olacak şekilde hesap yapılarak glukoz verilir. OGTT sırasında kan şekeri ile birlikte insülin hormonuna da bakılabilir. Buna insülin-glukoz tolerans testi denir. OGTT sırasında insülin hormonunda aşırı yükselmeler olması o kişide insülin direnci olduğunu gösterir ve kan şekeri yükselmese bile diyabet için risk altında olduğunu gösterir. Açlık kan şekerini insülin değerine bölünce insülin direnci anlaşılabilir. Bunun ayrı formülü vardır. Bazen hastalarımızdan OGTT yani şeker yükleme testinin sağlığa zararlı olduğunu duyuyoruz. Bu çok yanlış bir bilgidir. OGTT testinizin sağlığa herhangi bir zararı yoktur.
Gizli şeker veya Pre-Diabet Nedir?
Açlık kan şekeri 100 ile 126 mg/dl arasında olan kişiler ile OGTT’de yani şeker yükleme testinde 2. saat kan şekeri 140 ile 199 mg/dl arasında olan kişilerde gizli şeker veya pre-diyabet vardır. OGTT sırasında 2. saatten önceki (30, 60, ve 90. dakikalardaki) kan şekerleri yüksek ise (200 mg/dl ve üzeri) yine gizli şeker var demektir. Gizli şeker veya tıp dilindeki adıyla ‘’glukoz tolerans bozukluğu’’ toplumda şeker hastalığının iki katı oranda yani %20-25 oranında görülür. Bunun anlamı her 4 kişiden birisinde gizli şeker hastalığı olduğu anlamına gelmektedir. Her yıl bu hastaların % 4-9’unda aşikar şeker hastalığı gelişmektedir. Gizli şeker hastalığı olan hastaların çoğunda açlık kan şekeri normal olabilir. Açlık kan şekeri bozuk veya hafif yüksek olanların (bozulmuş açlık şekeri) çoğunda gizli şeker olmayabilirse de bu durum şeker hastalığı için bir risk oluşturmaktadır. Açlık kan şeker bozukluğu erkeklerde kadınlara göre 1.5-3 kat daha fazla görülmektedir. 50-70 yaş arasında bozuk açlık kan şekeri olan kişi sayısı artar ve daha önceki yaşlara göre 7-8 kat daha fazla görülür. Açlık kan şekerinin bozuk olması yani yüksek olması pankreasdaki beta hücrelerinin iyi çalışmadığının bir göstergesidir. Gizli şeker yani glukoz tolerans bozukluğu ise kadınlarda daha fazla görülmektedir ve genellikle insülin direnci olduğunu gösterir. Gizli şeker hastalığı koroner kalp hastalığı yapabildiğinden dikkat etmek gerekir. Gizli şekeri olan hastaların % 7.6’sında hafif derecede retinopati yani göz hasarı vardır. Bu kişilerde tansiyon varsa göz hasarı oranı artar. Yaşam tarzı değişikliği yapmak gerekir. Bunun anlamı sağlıklı beslenmek, egzersiz yapmak, sigaranın kesilmesi ve kilo verilmesidir. Bu sayede gizli şekeri olanların %50’sinde şeker hastalığı gelişmesi önlenebilir.
GİZLİ ŞEKER
İnsülin direnci çağımızın salgın hastalığıdır. Önce gizli şeker yapar ve dikkat edilmez ve uygun beslenme değişiklikleri yapılmaz ise diyabet yani şeker hastası yapar. Vücudumuz kendisi için gerekli olan enerjiyi yediğimiz gıdalardan elde eder. Yemek yedikten sonra gıdalar bağırsaklarda parçalanarak ufak şeker parçalarına dönüşür ve daha sonra bağırsaktan emilerek kan akımı yoluyla vücudumuza dağılır. Enerji sağlanması için kan şekerinin özellikle kas, karaciğer, yağ ve beyin gibi dokular olmak üzere tüm organların hücrelerine girmesi gerekir. Kanda bulunan şekerin hücrelere girmesi pankreas bezinden salgılanan insülin hormonu sayesinde olur. İnsülin hormonu kanda yoksa veya olduğu halde hücrelerce emilemiyor ve etki gösteremiyorsa kandaki şeker hücreye giremediğinden birikir ve şeker yükselmeye başlar. İşte kan şekerinin sabah aç karına yapılan ölçümde 126 mg/dl yi geçmesi durumuna şeker hastalığı diyoruz.
Tip 2 diyabet veya gizli şekeri olan kişilerde birlikte tansiyon yüksekliği, kanda trigliserit yüksekliği, insülin hormon yüksekliği, ürik asit yüksekliği ve göbekte yağlanma ve şişmanlık birarada ise bu duruma metabolik sendrom denir. Metabolik sendromu yapan etken insülinin iyi çalışmaması yani insülin direncidir. Bel kalınlığı veya bel çevresi artmış olanlarda (şişmanlarda) bu hastalık daha fazla görülür. Birlikte karaciğer yağlanması, yumurtalıklarda kist (polikistik over hastalığı), kan pıhtılaşmasına eğilim, HDL kolesterolde azalma ve idrarla atılan proteinde artma (mikroalbüminüri) birlikte olabilir. Bu kişilerde kalp koroner damar hastalığı ve tip 2 şeker hastalığı çok sık görülür. Ülkemizde metabolik sendrom yaklaşık her 100 kişinin 20-25’inde vardır. Açlık kan şekerinin 90-126 mg/dl arasında olmasına gizli şeker dendiği gibi Kan şekerinin yükleme testi (OGTT) sırasında (75 gram glukozla yapılan şeker yükleme testinde) 2. Saatte kan şekerinin 140 ile 199 mg/dl arasında çıkmasına “Şeker-Glikoz Tolerans Bozukluğu” veya ‘’Gizli Şeker’’ adı verilir. “Pre’’ sözcüğü latince ‘’ön’’ veya ‘’erken’’ anlamına gelmektedir. Diğer bir deyimle şeker hastalığının ön veya erken devresi demektir. Bu kişilerde diyabeti önleme programı ile (sağlıklı beslenme, egzersiz ve fazla kiloların verilmesi) hastalık geriletilebilir veya ortaya çıkması geciktirilir. Gizli şeker veya tıp dilindeki adıyla ‘’glukoz tolerans bozukluğu’’ toplumda şeker hastalığının iki katı oranda yani %20-25 oranında görülür. Bunun anlamı her 4 kişiden birisinde gizli şeker hastalığı olduğu anlamına gelmektedir. Her yıl bu hastaların % 4-9’unda aşikar şeker hastalığı gelişmektedir.
Tip 2 diyabet genetik olarak bu hastalığa eğilimi olan kişilerde ihtiyaçtan daha fazla kalori alımının devam etmesi durumunda ortaya çıkan bir hastalıktır. Tip 2 diyabete neden olan birçok genetik bozukluk vardır. Bu genetik bozukluklar neticesinde şeker metabolizmasında ve bu arada yağ ve protein metabolizmasında da bozukluklar oluşarak şeker hastalığı meydana gelmektedir. Tip 2 diyabetli kişilerde hem insülin hormonu iyi çalışmaz ve etkisini gösteremez hem de pankreas bezinden salgılanan insülin hormonu miktarında azalma vardır. İnsülin hormonunun etkisini gösteremediği yerler karaciğer, yağ ve kas dokularıdır.
Pankreasdaki insülin salgılayan beta hücrelerinde de zaman içinde giderek azalma oluşur. Bu hücreler azaldıkca da insülinin miktarı azalır ve kanda şeker yükselmeye başlar. Kanda dolaşan yağ asitlerinin çok fazla olması ve bunların kandan dokulara girememesi de insülin hormon etkisini azaltmakta ve şeker hastalığına neden olabilmektedir. İnsülin hormonunun vücudumuzdaki doku veya hücrelerde yeterince etkili olamamasına İnsülin direnci (Rezistansı) adı verilir. Demek ki tip 2 diyabette hem insülin salgılanmasında bozukluk hem de insülin hormonunun yeterince etkili olamaması (insülin direnci) mevcuttur ve bu iki bozukluk nedeniyle tip 2 diyabet oluşmaktadır.
Bu bozukluk karbonhidrat metabolizmasında bozukluk olarak başlarsa da yağ ve protein metabolizmasında da bozukluklarla beraber görülür. Yağ ve protein metabolizmasındaki bozukluklar da şeker hastalığının göz, sinir ve damarlarda hasar (komplikasyon) yapmasına veya hastalığın ortaya çıkmasına katkıda bulunur.
Tip 2 Diyabet İçin risk faktörleri şunlardır:
· Şişman veya kilolu olmak
· Bel çevresi 90 cm’den fazla olmak
· Hareketsiz yaşamak
· Sigara içmek
· Alkol kullanmak
· Düşük lifli gıdalarla beslenmek (sebze-meyve az tüketmek)
· Margarin yemek
· Balık tüketiminin az olması
· İleri yaşta olmak ( özellikle 45 yaş üzeri risk artar)
· Kadınlarda daha fazla görülür
· Genetik eğilim
· Önceki gebelikte kan şekerinin yüksek olması
· Ailede şeker hastalığı olması
· Tansiyon yüksekliği
· Kan yağlarında yükseklik olması
· Horlamak veya gece uykuda nefes durması
· Polikistik over (yumurtalık) bulunması
· Kanda insülin hormonunun yüksek olması
· Homosistein yüksekliği
· Stresli bir yaşam, Üzüntü, Sıkıntı
DİYABET
Gizli Diyabet yani gizli şeker son yıllarda ummadığımız ölçüde artış göstermeye başladı. Bunun nedeni beslenme alışkanlıklarındaki bozukluklar, hareketsizlik, gıdalardaki katkı maddeleri, üzüntü, sıkıntı ve stres olmakla birlikte ailede şeker hastalığı olması, uykusuzluk, düzenli uyumama, beyaz ekmek fast food gıdaların fazla yenmesi ,okul kantinlerinde sağlıksız gıdaların olması, patates kızartması, jips, meşrubat, kola alışkanlığı ve zamanın çoğunu bilgisayar ve televizyon karşısında geçirme büyük rol almakta. Hızlı kilo alan ve zor veren, adet düzensizliği olan çocuğunuz varsa gizli diyabetten şühelenin. Bir endokrin uzmanına başvurarak gerekli testleri yaptırın. Özellikle anne ve babada şeker hastalığı ve tiroid hastalığı varsa bu yönden araştırma yapmak gerekiyor.
GİZLİ DİYABET NEDİR?
Gizli diyabet açlık kan şekerinin 90-126 mg/dl arasında olması durumudur. Bazen OGTT dediğimiz şeker yükleme testinde aşırı insülin salgılanmaları ve aşırı glukoz yükselme veya aşırı düşmeleri de bu hastalığa işaret edebilir.
GİZLİ DİYABET-ŞEKER BELİRTİLERİ
Hızlı kilo alma
Kilo vermede zorlanma
Uyku basması
Çikolata veya şeker düşkünlüğü
Çabuk sinirlenme
Öfke patlamaları
Halsiz yorgun ve enerjisi düşük olma, bitkinlik
Konsantre olamama
Duygusal olma
Ağlama nöbetleri
Kolay depresyona girme
Terlemede artış
Cinsel istek azlığı
Açlığa dayanama
Yemek yiyince rahatlama veya kendini iyi hissetme
Tansiyon düşmeleri
Baş dönmeleri
Stresli durumlarla baş edememe
NE YAPMALI?
Önce bir endokrinoloji uzmanına başvurarak hormon testlerinin analizini yaptırınız. Yemek düzeninizi gözden geçirerek aşağıdaki tavsiyeleri uygulayınız.
1. Beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği veya çavdar ekmeği yemek
2. Margarin, kuyruk yağı veya iç yağı yerine zeytinyağı yemek
3. Hergün 4-5 tane ceviz veya badem yemek
4. Nişastalı gıdaları yememek
5. Pirinç pilavı yerine bulgur pilavı yemek
6. Renkli sebze ve meyveleri bol yemek
7. Yağlı süt, yoğurt ve peynir yerine yağsız süt, yoğurt ve peynir yemek
8.Kızartma yerine buharda (fırında) veya ızgarada pişmiş yemek yemek
9. Tatlı yerine meyve yemek
10. Kola veya gazoz yerine su içmek
11.Kahve ve siyah çay yerine adaçayı, rezene veya ıhlamur içmek
12.Haftada bir defa kırmızı et, diğer günler balık veya hindi ve tavuk eti yemek
13. Pasta, kek, börek ve dondurma yerine meyve yemek
14. Hamburger veya pizza yerine Akdeniz salatası yemek
15. Hazır veya işlenmiş gıda yerine doğal veya dondurulmuş gıda yemek
16. Öğünlerde bol salata yemek
17. Meyve suyu yerine meyveyi kabuğu ile yemek
18. Kuru baklagilleri sık yemek
19. Sakatat (karaciğer, böbrek, beyin, işkembe) yememek
20. Haftada 3 yumurtadan fazla yememek, onları da haşlama olarak yemek
21. Etli yemeklere yağ koymamak
22. Yemeklere daha az tuz koymak
Ormumşi Şeker Hastalığının Tedavisine Nasıl Katkı Sağlar ?
Kandaki pH dengesini düzenleyerek fazladan asit-baz oluşumunu engeller ve bu sayede kanın şeker değerleri yükselmez. diğer organların çalışması hususunda herhangi bir problem ortaya çıkmaz ve böylelikle pankreasın ürettiği İnsülin direnci artar. Neticede gereken şeker dengelenmesi sağlanır.
Kullanım Şekli
Sabahleyin aç karnına yemekten en az 45 dakika evvel bir bardak ılık suyun içerisine bir gram Ormumşi koyarak ve akşamleyin yatmadan önce bir bardak ılık suyun içerisine yine bir gram Ormumşi koyarak alınır.
10 gün kullanılır, iki gün ara verilir. 50 yaş altı olanlar da 4 ay, 50 yaş üzeri olanlarda ise 8 ay kullanılır metabolizma hızına göre yaşa göre bu kullanım süresi değişebilir.
MAĞAZA BÖLÜMÜMÜZÜ ZİYARET EDEBİLİR SİPARİŞ VEREBİLİRSİNİZ.